1 ay önce | Okunma Sayısı : 93
Ankara’da düzenlenen “Dil Devrimi 93. Yıl Kutlamaları Ödül Töreni”nde konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik soruşturmaya sert tepki gösterdi. Özel, saldırıların doğrudan belediye başkanlarına yönelik olmadığını; İstanbul ve Ankara halkının iradesine yapılmaya çalışıldığını söyledi. İktidarı yargıyı ve diğer kurumları muhalefeti sindirmek için araçsallaştırmakla suçlayan Özel, iktidar değişimiyle rahat nefes alınacak günlere yaklaşıldığını belirterek, “Gerekirse ölümü göze alacağız” ifadesini kullandı.
Özgür Özel tepki gösterdi
Özel konuşmasında, icraatların hedefinin kişisel değil kurumsal irade olduğunu savundu. “Hattı zatında saldırdıkları ne Ekrem İmamoğlu ne Mansur Yavaş’tır” diyerek, yapılanların İstanbul ve Ankara belediye seçimlerinin sonuçlarına yönelik bir müdahale teşkil ettiğini ima etti. Soruşturmaların siyasi amaçlı olduğunu vurguladı ve muhalefetin yalnızca siyaset sahasında değil hukuk ve kurumlar karşısında da baskı altında bırakılmaya çalışıldığını ileri sürdü.
Siyasi eleştiri ve iddialar
Özel, iktidarın tüm kurumları araçsallaştırdığı iddiasını tekrarladı; özellikle yargının muhalefeti sindirme aracı haline getirildiğini söyledi. Bu yaklaşımın iktidarın ömrünün azaldığını gösterdiğini belirterek, baskılar karşısında kararlı bir duruş sergileyeceklerini vurguladı. Konuşmasında siyasi etiğe ve demokratik normlara dikkat çekti; hukuk dışı yöntemlerle muhalefetin tasfiyesinin demokratik meşruiyeti zedeleyeceğini savundu.
Muhalefete moral ve çağrı
Salondaki partililere ve halka moral veren Özel, muhalefetin ahlaki ve psikolojik üstünlüğe sahip olduğunu iddia etti: “Ahlaki üstünlük bizdedir, psikolojik üstünlük bizdedir, çoğunluk enerjisi bizdedir.” Bu güçle birlikte harekete geçeceklerini belirtti ve umutsuzluğa kapılmamaları çağrısında bulundu. Sözleri arasında ülkeyi kuranların zorluklarla mücadele ettiği hatırlatması da yer aldı.
Siyasi sonuçlar ve değerlendirme
Özel’in açıklamaları, partinin tabanını konsolide etme ve kamuoyunda soruşturmaların siyasi motivasyonunu görünür kılma çabası olarak okunabilir. İktidar-muhalefet geriliminin tırmandığı bir dönemde bu tür sert söylemler, hem kamuoyunda kutuplaşmayı derinleştirebilir hem de hukuk ve siyaset arasındaki sınır tartışmalarını yeniden alevlendirebilir. Soruşturmaların hukuki cephesi ve siyasi etkileri önümüzdeki günlerde hem medya hem de yargı yoluyla tartışılmaya devam edeceğe benziyor.