2 ay önce | Okunma Sayısı : 115
Netanyahu’nun Gazze’de barışı erteleme stratejisi
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, yaklaşık iki yıldır Gazze’de kalıcı bir ateşkes anlaşmasına varılmasını sistematik olarak engelliyor. 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e düzenlediği saldırının ardından başlayan savaş, sayısız ateşkes girişimine rağmen sona ermedi. Her defasında çözüm kapıya dayandığında, Netanyahu yeni şartlar öne sürerek süreci sabote etti.
Kasım 2023’teki anlaşmayla 110 İsrailli esir serbest bırakıldı. Ancak Netanyahu, anlaşmanın devamını reddederek geriye kalan esirlerin kurtarılmasını riske attı. Ardından, Mayıs 2024’te Hamas bir ateşkesi kabul etti; İsrail ise Refah’ı işgal etti. Eylül 2024’e gelindiğinde Netanyahu, Mısır sınırındaki Philadelphi Koridoru'nun kalıcı kontrolünü şart koşarak süreci çıkmaza soktu.
Esir ailelerinden yükselen öfke
İsrail halkı içinde de Netanyahu’ya yönelik tepki büyüyor. Geçtiğimiz hafta Hamaslı müzakereciler Doha’da ABD destekli yeni bir teklif üzerinde görüşürken, İsrail’in bu bölgeyi bombalaması, müzakereleri fiilen sabote etti. Saldırının hemen ardından, Gazze'de iki yıldır esir olan Matan Zangauker’in annesi Einav Zangauker, “Başbakan neden her ateşkes girişimini mahvediyor?” diyerek Netanyahu'ya sert tepki gösterdi.
Siyasi hesaplar barışın önüne geçiyor
Netanyahu'nun bu tutumunun ardında siyasi hesaplar yatıyor. Yolsuzluk suçlamalarıyla karşı karşıya olan başbakan, iktidarda kalmanın kendi özgürlüğü için hayati önem taşıdığını biliyor. Koalisyonunu ise mesihçi aşırı sağcı partilere borçlu. Bu gruplar savaşın devamını istiyor ve Gazze’de etnik temizlik hedefliyor.
Netanyahu, bu aşırı sağ desteği kaybederse koalisyonu çöker. Bu nedenle, savaşın sona ermesi anlamına gelebilecek her anlaşmayı ya reddediyor ya da erteliyor. Aynı anda esir takası gibi insani beklentileri karşılamaya çalışıyor gibi görünerek hem iç hem de dış kamuoyunu oyalıyor.
Uluslararası baskı artıyor ama yeterli değil
Ocak 2025’te göreve gelen ABD Başkanı Donald Trump, Netanyahu’yu aşamalı ateşkes anlaşmasını kabul etmeye zorladı. Ancak bu anlaşma da Mart ayında tek taraflı şekilde ihlal edildi. Ardından gelen saldırılar, barış umutlarını bir kez daha yok etti.
Netanyahu’nun müttefikleri, özellikle ABD, zaman zaman baskı kursa da bu, İsrail başbakanını çizgisinden döndürmeye yetmiyor. Trump dahi net bir “dur” talimatı vermedi.
2026 seçimlerine kadar zaman kazanma çabası
Bir sonraki seçimler Ekim 2026’dan önce yapılmalı. Netanyahu’nun hedefi, o zamana kadar savaşta kısmi “zaferler” elde ederek seçmenleri etkilemek. Hamas’ı zayıflattığını, Hizbullah’a karşı üstünlük sağladığını ya da İran’ın nükleer tesislerine saldırdığını iddia ederek aşırı sağın desteğine olan bağımlılığını sona erdirmeyi umuyor.
Ancak bu strateji tehlikeli bir dengeye dayanıyor. Savaşın uzaması, uluslararası alanda yalnızlaşma riskini artırırken, İsrail içinde de toplumsal ve askeri muhalefeti güçlendiriyor. Özellikle ordunun yedek asker gücüne olan bağımlılığı, bu uzun soluklu savaş stratejisini sürdürülemez hale getirebilir.
En büyük bedeli kim ödüyor?
Bu siyasi oyunların en büyük kaybedeni Gazzeli siviller ve esir İsrailliler. İsrail’in saldırılarında bugüne kadar 64.800’den fazla Filistinli hayatını kaybetti. Esir aileleri ise belirsizlik içinde beklemeye devam ediyor.
Netanyahu şimdilik, müzakere masasında kabul etmeyeceği teklifleri görüşüyormuş gibi yaparak zaman kazanıyor. Ancak bu politikanın sonu, hem ülke içinde hem uluslararası alanda giderek daha fazla sorgulanıyor.
El Cezire