1 ay önce | Okunma Sayısı : 76
CHP'den ABD'ye tepki: Türkiye sıraya girecek ülke değildir
CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun Türkiye’ye yönelik ifadelerine sert sözlerle karşılık verdi. Rubio’nun, “Türkiye dahil herkes Gazze’ye müdahil olmamız için yalvarıyor. Günün sonunda Beyaz Saray’a geliyorlar. Erdoğan da geliyor. ‘Başkanın elini sıkmam için 5 dakika verir misiniz?’ diyorlar” açıklamasına tepki gösteren Başarır, Türkiye'nin dış politikadaki itibarının zedelendiğini savundu.
Başarır, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, eski Başbakan Bülent Ecevit’in antiemperyalist duruşunu hatırlatarak, bugünkü iktidarın Washington karşısındaki tutumunu eleştirdi. CHP’li Başarır, "ABD’ye rağmen Kıbrıs’a çıkarma yapan, Pentagon’un tehditlerine rağmen haşhaş yasağını kaldıran, Irak işgaline karşı çıktığı için operasyona uğrayan Genel Başkanımız Bülent Ecevit'e bir fotoğraf üzerinden dil uzatanların Türkiye'yi düşürdüğü utanç verici durum bu!" ifadelerini kullandı.
"CHP tarihi, antiemperyalizmin de tarihidir"
Başarır, açıklamasında CHP’nin tarihsel duruşuna da dikkat çekti. Türkiye’nin dış politikasının ABD’nin kararlarına göre şekillenmemesi gerektiğini belirten CHP'li vekil, “Türkiye’yi, ABD Başkanının elini sıkmak için sıraya giren, Washington’dan medet umanlar değil; dünyaya Ankara’dan bakan CHP yönetmelidir. CHP tarihi, aynı zamanda antiemperyalizmin de tarihidir” dedi.
CHP cephesinden gelen bu çıkış, iktidarın dış politika uygulamalarına yönelik uzun süredir dile getirilen eleştirilerin bir parçası olarak görülüyor. Başarır’ın açıklamaları, hem kamuoyunda hem de siyasi arenada yeni tartışmaları beraberinde getirebilir.
Rubio’nun açıklamaları nasıl yorumlandı?
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun söz konusu ifadeleri, uluslararası ilişkilerde güç dengesi tartışmalarını yeniden gündeme getirdi. Özellikle Gazze krizi ve Ortadoğu politikaları üzerinden şekillenen bu açıklamalar, Türkiye'nin dış ilişkilerdeki konumunu da sorgulatıyor. CHP'nin bu sert çıkışı ise Türkiye’nin bağımsız dış politika çizgisini yeniden hatırlatma çağrısı olarak değerlendiriliyor.